29 Mart 2024 Cuma
Anasayfa > HABERLER > AND İÇİYORUZ; ANDIMIZI OKUTMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ!

AND İÇİYORUZ; ANDIMIZI OKUTMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ!

26.10.2018 17:27 12 14 16 18 yazdır
Türkiye Kamu Sen Osmaniye şubeleri olarak Osmaniye Cumhuriyet Meydanında 26 Ekim 2018 Cuma günü saat 17.00 de yaptıgımız basın açıklaması metnidir.
AND İÇİYORUZ; ANDIMIZI OKUTMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ!

Değerli basın mensupları, kıymetli kamu görevlisi arkadaşlarım, çok değerli siyasi temsilcilerimiz ve büyük Türk milleti,

 

Şol gökleri kaldıranın, donatarak dolduranın ol deyince olduranın doksan dokuz adı ile ya Allah bismillah.

 

Savaşa düğün hevesi ile gidenler, geri dönmeyi hiç düşünmeyenler, namusu, şerefi ve haysiyeti için al bayrağı kefen bilenler, vatan ve millet uğruna toprağa gözünü kırpmadan düşenler, bayrak gönderden inmesin diye kendini siper edenler selam sizlere!

 

Menfaatleri ve korkuları için mevzi alanlara inat, Milli değerleri ve ülkesi adına dik duruş sergileyenler, selam sizlere! Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!

KIYMETLİ DAVA ARKADAŞLARIM;

 

Cumhuriyetimizin 95. kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız bu günlerde Cumhuriyetimiz ve milli devlet yapımız büyük saldırılarla karşı karşıyadır.  

Ağır bedeller ödeyerek kurduğumuz ve bugünlere taşıdığımız Devletimizin bu coğrafyadaki varlığı, millet olma özelliğimiz ve etrafında kenetlendiğimiz değerlerimizin korunmasıyla mümkündür.

 

Nitekim birkaç yıl önce, adına “Çözüm Süreci” denilen, gerçekte ise “çözülüm süreci” olan birtakım uygulamalarla milli kimliğimiz yok edilmek istenmiş, bu topraklardan Türk adı silinmeye çalışılmıştır.   

 

O dönemde milli değerlerimizin içinin boşaltılmasının, milli kimliğimizin yok edilmesinin, bizleri tek bir millet olarak bir arada tutan değerlerimizin yağmalanmasının karşısında durmuş, sürecin ülkemizi bir felakete sürüklemekte olduğu gerçeğini hep birlikte haykırmıştık.

 

Mesele Andımız değildir. Mesele Türk Milleti ve Atatürk’tür. Bayrak ve İstiklal Marşıdır.


Çözülüm sürecinde;

 

-Okullarda milli bayramların kutlanması kaldırılmış ama mahkeme kararıyla geri gelmiştir.
-Ne mutlu Türküm diyene yazıları dağlardan kazınmış, levhaları kaldırılmıştır.
-T.C. kısaltmaları kaldırılmış Atatürk isimleri statlardan ve mümkün olan her yerden silinmiştir.

-Acil servislerimiz ve ambulanslarımızdaki kırmızı Hilal kaldırılmıştır.

-Ders kitaplarından Bayrak Şiiri kaldırılmıştır.

-2013 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek nişanı olan ‘Devlet Nişanı’ ile ‘Cumhuriyet Nişanı’ ve ‘Liyakat Nişanı’nda değişikliğe gidilerek T.C yazısı kaldırılmış Devlet Nişanı’ndan ise T.C. yazısının yanı sıra Atatürk de çıkartılmıştır. Bu konuda kazanılan mahkeme kararı ise halen uygulanmamıştır.
-Tüm okullardan şehit adları kaldırılması denenmiş gelinen noktada şu an okullara tekrar şehitlerimizin adlarının verilmesi bizi gururlandırmıştır.
-2007 yılında çözüm sürecine kurban edilen İstiklal Marşı sözlü müzik eşliğinde söylenmeye başlatılarak playback modeline geçilmiştir. Bugün hiçbir okulumuzda istiklal marşı öğrenciler tarafında söylenmemektedir. Teypten okunmaktadır.
-2009 yılında Okullarımızın flama direklerinde kullanılan bağımsızlığımızın ve İslamın sembolü bayrağımızdaki ay yıldız şeklindeki âlem kaldırılmıştır.
-2013 yılı yönetmeliğinde ilk ve ortaokullarımızda olmasına karşılık liselerimizde dersliklere Türk Bayrağı asılma zorunluluğu kaldırılmıştır.
-Açılım sürecinde okullarımızın bazılarının bahçelerinde Atatürk büstü konulmamıştır. Bazılarında ise Atatürkün sözleri yer almakta iken silinmiştir. Osmaniye Valilik yerleşkesinde de aynı durum mevcuttur.

Ve en son olarak da Yerli üretim logosu gelince Türk Malı logosu da gitmiştir.

 

Bu rezaletler zincirinin bir halkası ise 1933 yılından beri okullarımızda okutulmakta olan Andımızın kaldırılması olmuştur.

 

Nitekim İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle Türk isminde rahatsız olanların alkışları eşliğinde Andımızın ilkokullarda okunması kaldırılarak 80 yıldır her sabah ruhunu vatan sevgisiyle dolduran, zihnini milli bilinçle güçlendiren çocuklarımızın gür sesleri kısılmıştır.

 

Ana gövdesi ve kurucusu Türk Milleti ve adı Türkiye olan şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda vatan topraklarında “Ne mutlu Türküm diyene” övüncü ar olmuş; adeta ayrımcılık, ırkçılık ve hatta dayatma olarak görülmüştür.

 

İşte o tarihlerde, Türk Milletinin vicdanı ve kuvvayı millisi, memurluğun 57. Alay’ı, Nusret Mayın Gemisi, yüzde yüz yerli ve milli sendika Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen; milli kimliğimize, Türk varlığına bir kez daha sahip çıkarak MEB’in Öğrenci Andımızı kaldıran yönetmelik değişikliğini Danıştay nezdinde yargıya taşımıştır.

 

Türklükten, doğruluktan, çalışkanlıktan rahatsız olanlara, varlığını Türk varlığına armağan edemeyenlere, Ata'nın açtığı yoldan gösterdiği hedeflere yürümekten ar edenlere Danıştay'dan cevap gelmiştir.

 

Danıştay 8. Dairesi Öğrenci Andımızı kaldıran işlemi hukuka aykırı bularak; Metinde yer alan kavram ve ilkeler, Anayasamızda anlamını bulan kavram ve ilkeler olduğu gibi milli eğitim sistemimizin Kanun ve Yönetmelikte belirlenen temel amaçlarını da ortaya koymaktadır.” hükmüyle Öğrenci Andımızın ayrıştırıcı değil bilakis Türk milli kimliği oluşturulması açısından birleştirici bir unsurdur.” demiştir.


Danıştay 8. Dairesinin 2013/10501 Esas, 2018/2319 Karar sayılı ve 24.04.2018 tarili kararı için tıklayınız.


Kısaca Danıştay; “açılım sürecini hayvanlar bile anladı” diyen akil adam eski Memur Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu'nun "Andımızı Kamu Sen'liler okusun" açıklamasına Türk milletinin vicdanını temsilen Kamu Sen adına cevap vermiştir.

 

Hem de öyle bir cevap vermiştir ki; milli ve yerli olanların mutluluğu, heyecanı ve sevinci, zirve yapmıştır.

 

Fakat Türk Milleti olarak dikkatle takip ediyor ve ibretle izliyoruz ki; Danıştay yürütmenin yerine geçerek karar veremez açıklamaları peşi sıra gelmiştir. Şimdi Osmaniye Cumhuriyet meydanından soruyoruz; Sayın Gül, Sayın Bozdağ, Sayın Kurtulmuş, Sayın Çelik, Sayın Erdoğan; siz milletin yerine geçerek andımızı kaldırdınız ya! Gelin millete gidip referandum yapalım andımız gelsin mi gelmesin mi? diyelim Var mısınız?

 

Bu güzel vatan toprağında, ortak yaşama ülküsüyle, tüm renklerimizle biz Türk Milletiyiz! Danıştay’ın temyiz sürecinde de toplumun kahır ekseriyetinin talebine kulak vermesini kararı onayarak yeniden ÖĞRENCİ ANDI’nı çocuklarımıza armağan etmesini bekliyoruz.

 

Millî Eğitim Bakanlığı’nın, 2009 yılındaki Andımızla ilgili savunmasını hiçe sayarak Danıştay’ın kararına itiraz etmesi manidardır. Bu süreçte özellikle 2009 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’nın Öğrenci Andı ile ilgili yaptığı savunma, hepimizin görüşlerine tercüman olmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığın yapmış olduğu ikircikli savunmayı kınıyoruz 2009 daki andımız savunmasının orijinalini basın mensuplarına dağıtacağız.

Dönemin Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun adına Hukuk Müşavirinin imzasını taşıyan 09.09/2009 tarih ve 32558 sayılı savunma metni için tıklayınız.

KIYMETLİ DAVA ARKADAŞLARIM;

 

Danıştay’ın Öğrenci Andı kararına ilk tepki gösterenler arasında bir de memur sendikası vardı.  81 ilde il milli eğitim müdürlükleri önünde basın açıklaması yapacaklardı ama sendika binalarından dışarı çıkamadılar. Ve maalesef bu tertipledikleri organizasyonlarla İlkokul çağındaki bir öğrencinin; Türk ülkesinin yükselmesi adına, saygı ve sevgi değerlerini gözeterek, dürüstçe çalışıp, büyük önder Mustafa Kemal Atatürkün gösterdiği muasır medeniyetler hedefine ulaşabilmek için varlığını Türk varlığına feda ve armağan etme yemini olan Andımızı; antidemokratik, çağ dışı, bölücü, ırkçı, anti pedagojik, bilimselliğe aykırı, kavgacı, bencil, diktatörcü, ayrıştırıcı ve insan haklarını ihlal eden bir slogan olarak empoze etmeye çalışarak Türk Milletinin hasletlerini aşağılama telaşına girmişlerdir.

 

Bunlar yüzde 3,5 zamma imza atıp yüzde 24,5 enflasyona karşı gıkını çıkarmazlar. Ek zam istemeye hiç cesaret edemezler. Mülakat denen kıyım sistemiyle hak yerken sus pus olurlar. Memurun, sözleşmelinin, emeklinin mağduriyetlerini sorun etmezler.

 

Bunlar emperyalizme hizmet eder gibi Andımızı, Türkiye Cumhuriyeti ve Devletimizin kurucu kadrosu ve Atatürk’le hesaplaşmanın aracı yaparlar.

 

Andımızı; Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü, dayatmacı, ayrımcı, dışlayıcı, eski Türkiye’nin en önemli vasfı olan toplum mühendisliğinin tezahürü, militarist toplum kurma özleminin ürünü olarak görenler,

 

Andımızı; ırkçı sloganlar, 1930’lu yılların totaliter rejimlerine öykünmenin çirkin bir tezahürü olarak görenler ve güya bu antidemokratik ve evrensel hukuka aykırı karara tepkisiz kalmayacaklarını iddia edenler;

 

Allah size akıl, fikir versin. Mühürlü kalbinize feraset, kördüğüm zihninize ve körkütük vicdanınıza iz’an versin.

 

Zorunuza giden nedir? Andımızın hangi kelimesi ve cümlesidir? Sizleri milli varlığa düşman cemiyetlere dönüştürecek kadar Türk kelimesine kininiz ve öfkeniz nedendir?

 

Doğruyu, ileriyi, sevmeyi işaret eden Andımızı rahat bırakın da, sorunları çözün, memleketin eğitim sistemini Atatürk'ün işaret ettiği "uygarlık seviyesi"ne çıkartmak için çalışın.

 

Türk olmak, doğru ve çalışkan olmak, küçüklerini korumak, büyüklerini saymak ve yurdunu, milletini özünden çok sevmek midir Irkçılık!

Yükselmek ve ileri gitmek ülküsünü taşımak mıdır İlkellik!

 

Ve son yüzyılda emperyalizme en büyük darbeyi vurarak bağımsızlığımızı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile muhafaza eden Ata’nın açtığı yolda, onun gösterdiği hedefe hiç durmadan yürümeye and içmek midir dayatma!

 

Bu güruha Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in tarihe şerh düşme adına kaleme aldığı mektubundaki şu cümleleri hatırlatmak isteriz ki; "Türk'ün Evladı, Bizim korumaya çalıştığımız sancak, Yemen'de, Çanakkale'de, Filistin'de, Kırım'da, Açe'de, Türkistan'da korunmak istenen sancaktı. O, ne bir dinin, ne bir ırkın, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıydı. İnsanlığın, tek başına insan olmanın temsiliydi. Sömürgecilerin karşısında sakın yere düşme. Biz, Çanakkale'den sonra direnişi devam ettiren nesiliz. Sen, direnişin değil, dirilişin nesli olacaksın. Korumak için değil, düzen kurmak için çalışacaksın. Sen varsan biz olacağız. Sen ayaktaysan biz yaşayacağız. Ama unutma! Sen Türk’sün! Türk’ün evladı; Bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma!” diyor, bilge kral.

 

Evet, Anadolu'da Türk olmak; kan bağının çok daha ötesinde Türkiye bağı demektir. "Ne mutlu Türk olana!" demekle "Ne mutlu Türk'üm diyene!" demek birbirinden ayrı mıdır? Bayrak inmesin, Ezan dinmesin, Vatan bölünmesin diye okutulan andımız, Anadolu sevgisinin daha yedi yaşında bilinçaltımıza kazınması değil midir? 15 Temmuz’da cesaret timsali yiğitlerimizi tankların ve mermilerin önünde şaha kaldıran şuur değil midir?

 

Afrin operasyonunda cepheye giden Uzman Çavuş Mehmet Kuzu tankın üzerindeyken "İstikamet neresi?" sorusuna "Kızıl Elma" cevabını vermesi ve “Ailene bir mesajın var mı?” Sorusu üzerine ise "Beklemesinler, bu Vatanı bölemezler!" cevabını vermesi, andımızı daha yedi yaşında “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye hücrelerine içselleştirmiş bir Türk evladının verebildiği en güzel cevap değil midir?

 

Her zeminde ve her zamanda gururla okuduğumuz İstiklal Marşımızın;
“Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.”
mısralarında geçen Irkıma ve Milletimin ifadeleri de aynı duygularla kaleme alınmamış mıdır?

 

Büyük Atatürk’ün “Bu Millet Tarihte Türk’tü, Halde Türk’tür Ve Ebediyen Türk Olarak Yaşayacaktır.” Ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” vecizesiyle tanımını yaptığı milli kimliğimiz, Anayasamızın 66. maddesinde de “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” şekliyle anlamını bulmuştur. Bu madde Anadolu birlikteliğini amaçlamak için anayasamıza eklenmemiş midir? Peki, o halde "Türk'üm!" ifadesine takılmak, Atatürk'ün açtığı yolu kabul etmemek nedendir?

 

Öğrenci andını okutmamak, milli eğitimin amaçlarından vazgeçmek demektir!

 

Bu noktada, hangi vatansever Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bu andın içeriğinden rahatsız olabilir ki?

 

Bugün, andımızdan rahatsız oldunuz, diyelim ki; yarın Türkçe'den rahatsız oldunuz sonra Türk Bayrağı’ndan rahatsız oldunuz, bu da yeterli olmadı İstiklal Marşı’ndan da ciddi rahatsızlık duydunuz, baktınız rahatsızlık bitmiyor Türkiye adından da rahatsız oldunuz. Ne yapalım şimdi? Siz rahatsız oluyorsunuz diye Türk Milletinin; Türküm demesi suç mudur? Doğruyum demesi yanlış mıdır? Çalışkan olması gaflet midir? Merakla soruyoruz derdiniz nedir? Bu hazımsızlığınız nedendir?

 

İlkokul çağındaki bir öğrenciden mi ürkmektesiniz yoksa çocukta olsa bir Türkün Türkiye sevdasından mı korkmaktasınız?

 

Öğrencilerin; doğruyum demesi kimin kuyruğuna basıyor, çalışkanım diyen minikler hangi ideolojik hantallığa şamar vuruyor?

 

Gençliğin ileri gitmesi, küçükleri koruması, milleti özünden çok sevmesi hangi bağnazlığı ve cehaleti rahatsız ediyor acaba? Andımızın hangi sözünden neden rahatsızsınız, çıkın bizim gibi Osmaniye Cumhuriyet Meydanından açıklayın?

 

Andımızı eski Türkiye alışkanlıklarının halen devamı olarak görenlere buradan bir kez daha sesleniyoruz!

 

İnsanlık tarihi kadar eski milliyetimize ve en az 7 bin yıldır bu topraklarda Türk olarak yaşamış milletimizin kimliğini çocuklarımızın zihinlerinden silmeye çalışanları buradan bir kez daha uyarıyoruz!

 

Andımız; bizim için milli ve insani değerlerimizin manifestosu; çocuklarımızın zihinlerinde her daim dalgalanması gereken bu topraklarda yaşama stratejisidir.

 

Bilinsin ki biz, milliyetinden gocunmayan, Türk olmaktan gurur duyan, Türk oğlu Türkleriz. Gururu Satarsak, Türklüğe Su Katarsak, İte Kemik Atarsak Gök Girsin Kızıl Çıksın. Yürümezsek Hak yolda, Erimezsek Hak yolda, Çürümezsek Hak yolda, Gök Girsin, Kızıl Çıksın.” diyerek gerekirse her sabah önce şehadet getirir, sonra çocuklarımıza Andımızı biz okuturuz.

 

KIYMETLİ DAVA ARKADAŞLARIM;

 

Anayasamızın 66. maddesini özümsemeyenler TÜRKÜM diyemezler.
Doğru olmayanlar; DOĞRUYUM diyemezler. Güçlerini mülakat kanunlarından alarak üye kaydedenler ÇALISKANIM diyemezler.
Karanlık peşinde koşanlar ve geriye dönmek isteyenler ÜLKÜM YÜKSELMEK İLERİ GİTMEK diyemezler.

 

Bunları diyemedikleri gibi Türk Milletinin karşısına çıkıp “Ey Türk halkı, çocuklarınıza Ne mutlu Türk’üm” dedirtiyorlar” diye de şikâyet edemediler. Anayasamızın başlangıç maddelerindeki “Türk vatanı, Türk Devleti, Türk vatandaşı ifadelerini de çıkarın” diyemediler.

 

Anayasanın 66. maddesinde “etnik ayrımcılık yapılıyor” diye değiştirilsin diyemediler.  Ya da “1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ırkçı temalar içeriyor, yeniden ele alınsın” diyemediler.

 

Mahallelerindeki bir müptezelin, çözüm sürecinde dediği gibi “Türk bayrağının adı da değiştirilsin” de diyemediler. Bakmayın Ant’larının istiklal Marşı olduklarını söylediklerine onların andı Rabia’dır, Megri, Megri dir.

 

Türk milletini öz yurdunda garip bırakma, öz vatanında parya yapma gafletine düşen ve Türk milli kimliğini yok edebileceğini sanan, 81 ilde Andımıza karşı açıklama yapan bu sendika ve bu anlayış, çok kısa zamanda bu milletin Ergenekon’dan çıkarcasına Türklüğe koştuğuna, Türk kimliğine sarıldığına da şahit olacaktır. Çünkü Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır.

 

Siz ise çocuklarımız Türk’üm, doğruyum, çalışkanım demesin diye açıklama yapan sendika olarak tarihe geçeceksiniz.

 

KIYMETLİ KAMU GÖREVLİLERİ SÖZÜMÜZ SİZEDİR,

 

Artık gerçeği görmenin zamanı gelmedi mi? Daha ne kadar Devletimizle, Devletimizin kurucularıyla, Türklükle, milli kimlik ve birliğimizle sorunu olan bu zihniyete destek vermeye devam edeceksiniz? Bu yapıları şu ve ya bu nedenle destekleyenlerin manevi bir vebali olacaktır.

 

Vatan ve Millet sevdalısı, Türk olmaktan rahatsız olmayan, varlığını Türk varlığına armağan edebilecek olan Ata'nın açtığı yolda durmadan ilerleyen Milli ve manevi değerlerine önem veren sözde sendika üyelerini istifaya ve tüm kamu görevlilerini Türkiye Kamu Sen çatısı altında birlik olmaya davet ediyoruz.

 

 

KIYMETLİ DAVA ARKADAŞLARIM;

 

Çocuklarımızın her sabah okullarda cıvıl cıvıl söylediği Andımızı “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen zevatlar anlamazlar onlar Karakoç’un dediği gibi; Bindirmişler bir gemiye Rotasından haberi yok, Korkuyor Türk’üm demeye Atasından haberi yok” turlar.

 

Şairin dediği gibi; “Her şey akar; su, tarih, yıldız, insan ve fikir Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir” oluklarından kirli fikirlerini akıtan sözde sendikalara ve kamuoyuna sesleniyoruz;

 

Bizim, Kırmızı Çizgimiz sıradan bir kırmızıdan ibaret değildir. Bizim, Kan Kırmızı Çizgimiz vardır. O da şehitlerimiz kanıyla sulanmış Türkiye’dir!

Her şeyi çözdük ya da anladık diyelim ve Türk'üm demeyi ırkçılık olarak değerlendirelim. Peki, uğruna on binlerce Şehit vererek Vatan yaptığımız ve adına "TÜRKİYE" dediğimiz bu kutsal topraklar bu adı nereden almıştır?

 

Bu ülkenin adı; Türkiye, Devletin adı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Milletin adı; Tarihte Türk, halde Türk, istikbalde de Türk olan Türk Milleti, Dini; İslam, sesi; Ezan, bayrağı; anlı şanlı şüheda kanı Türk Bayrağı, ordusu; peygamber ocağı Türk Silahlı Kuvvetleri, dili; Türkçe, rehberi; Kuran, hedefi; ''Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan; Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!''

 

Ve bu milletin Ordusu; “Türk eriyiz, silsilemiz kahraman... Müslümanız, Hakk’a tapan Müslüman.” diye dua eder, “Ceddin deden, neslin baban Hep kahraman Türk milleti, Türk milleti, Türk milleti/Aşk ile sev milliyeti.” diye Mehterle cenk eder, Allah Allah der cepheden cepheye koşar ve çocukları; “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak... O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.” diyerek arşı titretir ve “Türk’üm, Doğruyum Çalışkan’ım” diye başlayan en sonunda da Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun “Ne Mutlu Türk’üm diyene” diyerek her gün yemin eder.

 

Kendi ülkesinde Kunta Kinte muamelesi yapılarak zulme uğrayan fakat menfaatleri ve korkuları için mevzi alanlara inat, milli değerleri ve ülkesi adına dik duruş sergileyen "Vatanın, Ha Ekmeğini Yemişim, Ha Uğruna Kurşun" diyebilmiş, diyebilen ve diyebilecek Türkiye Kamu Sen’in cefakâr ve yiğit temsilcileri; 7 yaşında yağmurun altında soğukta titreyerek "Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun" diyerek yemin etmişlerdir.

 

O yeminde, bölünmez vatana, millete, bayrağa ve devlete bağlılık yer almaktadır.  

 

Asım’ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun,  Biz bu yoldan döner isek namus bize ar olsun. Evet, Andımız Namusumuzdur.

 

Biz kimiz? Biz; ölümlü bir bedende ölümsüz bir dava taşıyanlarız, biz acıyı bal bilenler, her kahrı çekenleriz. Ölüme gülüp gidenleriz biz. Davamıza göğüslerimizle ateş, gözlerimizle su taşıyanlarız, söz konusu vatan olduğunda göndere Bayrak, Hilale Yıldız olanyüzleriz, binleriz, yüzbinleriz. Bayrağımızın altında inadına öğreteceğiz ve okutacağız diyenleriz.

 

Biz Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır." diyenleriz.

 

Üstat Mehmet Akif'in; "Arkadaş! Yurdumu alçaklara uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın." dizelerindeki emri yerine getirerek gövdemizi siper edenleriz.

 

Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan, Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan. Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan, Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz. Biz

 

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!  Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!  Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir... diyenleriz.

 

Biz, bize emanet edilenlere sahip çıkmaya yemin edenleriz.

 

Ey Türk; “Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe Türk milletinin ilini, töresini kim bozabilir? Titre ve kendine dön.” Farkında Mısın? Ben Sana, Sen Bana Emanet,

 

Orhun Yazıtlarında Taşa Kazınan ve Ses Bayrağımız Olan Türkçe, Bize Emanet,

 

Rengini Şehit Kanından Alan ve Bütün Vatanı çepeçevre kaplayan, Şehidimin Son Örtüsü, Kız Kardeşimin Gelinliği Ay Yıldızlı Al Bayrak Türk Bayrağı, Bize Emanet,

 

Şehitlerimizin Kanıyla Sulanan Bu Toprak, Bu Vatan, Türkiye, Bize Emanet,

 

Toprağın Kara Bağrında Sıradağlar Gibi Duran, Hudutlarda Gaza Bayraklarından, Alnına Işıklar Vuran, Ardına Bakmadan Yollara Düşen, Huduttan Hududa Yol Bulup Koşan, Cepheden Cepheyi Soran Bu Millet, Türk Milleti Bize Emanet,

 

İleri Atılıp Sellercesine, Göğsünden Vurulup Tam Ercesine, Bir Gül Bahçesine Girercesine, Şu Kara Toprağa Giren Can Veren Şehid, Kan veren Gazi Bize Emanet,

 

Şehadeti Dinin Temeli,  Ebedî, Yurdumun Üstünde İnleyen Ezan, Uğruna Yüzyıllardır Savaştığımız Sancak, Bize Emanet,

 

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Ve Silah Arkadaşlarının Milletle Birlikte Vermiş Oldukları Kurtuluş Mücadelesi Sonucunda Kurduğu Ve Bizlere Emanet Bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Bize Emanet,

 

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un “Korkma” Uyarısı Ve "Arkadaş! Yurdumu Alçaklara Uğratma Sakın; Siper Et Gövdeni, Dursun Bu Hayâsızca Akın." Dizelerindeki Emri içeren İstiklal Marşımız Bize Emanet,

 

Türk'ün Türküsü Turan, Bize Emanet,

 

7 Yaşında Yağmurun Altında Soğukta Titreyerek "Varlığım Türk Varlığına" Armağan Olsun Diyerek Yemin Ettiğimiz Andımız Bize Emanet,

 

Ezelden-ahire, son nefer- son nefese "Ne Mutlu Türküm Diyene" Bize Emanet,

 

Haliç Önlerinde "Ya O Beni, Ya Da Ben Onu Alacağım" Diyen Sultan Mehmet’in Kararlılığı, Osmaniye'de Rahime Hatun Cesareti, Dörtyol’da Fransız’a Sıkılan İlk Kurşunun Tetiği, Maraş'ta Sütçü İmam’ın Namusu, Antep'te “Mavzer omuzuma yük, Ben yumruklarımla dövüşeceğim, Yumruklarım memleket kadar büyük” diyen Şahin Beyin "Cesedimi Çiğnetmeden Antep'i Çiğnetmem" Andı, İzmir'de Yunan'a Hasan Tahsin'in Sıktığı Kurşun, Sarıkamış'ta Donan Doksan Bin Şehit, Çanakkale'de "Size Taarruzu Değil, Ölmeyi Emrediyorum" Diyen Ulu Önderdeki İrade Bize Emanet,

 

Ak Tolgalı Beyler Beyinin "İlerle!" Emri İle Bin Atlı Akınlarda Çocuklar Gibi Şen, Dev Gibi Orduları Yendiğimiz Mohaç, Plevne, Preveze, Çanakkale, Dumlupınar, Sakarya Bize Emanet, Türklüğe Anadolu'nun kapılarını açan ve bu toprakları vatanlaştıran Malazgirt Bize Emanet, Çin sarayını basan Kürşad ve kırk çerisi Bize Emanet,

 

Binlerce yılın yoğurduğu ve damıttığı, yönümüzü bir kutup yıldızı gibi aydınlatan şanlı Türk Tarihi Bize Emanet,

 

“Benden eğerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim, çadırımı isteyin vereyim, fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin vermem, veremem. Ne kadar değersiz olursa olsun toprak devletin temelidir.” diyen Mete HAN’ın vasiyeti Bize Emanet,

 

Üretimi sırasında, sertleşmesi için su verilmiş çeliğin gök mavisi rengini alması ve bu maviliğin, kılıncın tene saplanmasıyla kızıl kana boyanması halini ifade eden kadim Türk yemini “Gök girsin, kızıl çıksın” Bize Emanet,

 

Ve Daha Nice Binlerce Ülkü Eri, Ülkü Şehidi Yusuf Yüzlü, Eyüp Sabırlı, Yavuz Yürekli, Yunus Gönüllü Ruhi Kılıçkıran’dan Fırat Yılmaz Çakıroğlu'na Kurt Bakışlı, Aslan Yürekli, Kartal Pençeli Bozkurt Kahramanlar Bize Emanet,

 

"Çankaya yokuşunda balam!" diye başlayan marşlar, Hasretle söylediğimiz "Çırpınırdı Karadeniz" Bize Emanet.

 

Emanetlere sahip çıkmak için her bir ferdimiz gerektiğinde Emperyalizme karşı Mustafa Kemal Atatürk, Allaha, Peygambere küfredenlere karşı Ruhi KILIÇKIRAN, bölücü terör örgütüne karşı Fırat Yılmaz ÇAKIROĞLU olacaktır.

 

Kimliğimizi kazandığımız Vatan ve Millet sevdamızdan, Milli Kültürden ve gelenekten geldiğimiz Ocağımızdan aldığımız feyz ile Üstad Nihal Atsızın ortaya koyduğu "Yufka Yüreklilerle Çetin Yolların Aşılamayacağı" ve "Ölüm Tasından İçilip İleriye Atıldıktan Sonra Geri Dönülmeyeceği" şuuruyla hak bildiğimiz yolda, Milli Şairimizin uyarısı ile KORKMA'dan, "İnsanların Hayırlı İnsanlara Faydalı Olandır" diyerek, "Sen Yanmazsan Ben Yanmazsam Karanlıklar Nasıl Çıkar Aydınlığa" diyerek, "Hakkın Hatırı Alidir Hiç Bir Hatıra Feda Edilemez" diyerek hiç durmadan Haktan ve Haklılıktan aldığımız güçle Haksızlığa karşı Dik Durmaya devam edeceğiz.

 

Görevimiz Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz; Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa, Cihan yıkılsa, emin ol bu cephe sarsılmaz!

 

Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, bu devlet var oldukça, sizin gibi kendisini davasına adamış kahramanlar oldukça, bu davada var olacaktır.

 

Türk kimliğini yok etme gayreti içinde, her türlü fitneye başvuranlara inat, biz işte burada bir kez daha haykırıyoruz zorunuza gitsin ya da gitmesin; “Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın. Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın" dizelerindeki ilahi adalete sığınarak diyoruz ki; o Bayrak orada duracak, o Atatürk orada duracak, kaidesinde "Ne mutlu Türküm diyene" yazacak, yine hava soğuk olacak ve yine yağmur yağacak ve yine biz yediden yetmişe titreyerek varlığımızı Türk varlığına armağan edeceğiz.

 

"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" Şimdi beni ezenler, demek soyumu bilmez, bozgunun ardındaki mutlak toyumu bilmez, demek beni bilir de, deli huyumu bilmez,

 

Orta Asya’da doğup büyüyen Altaylara kalkıp yürüyen Bozkurt'u önder alan Oğuzhan'ın torunu TÜRK'ÜM BEN Çin' de kırk bir çeriyle ihtilal yapan Kürşad’ın torunu TÜRK'ÜM BEN! Bir çağ açıp bir çağ kapayan Fatih Sultan Mehmed'in torunu TÜRK'ÜM BEN! Kefen yerine beyaz bir gömlek giyerek Malazgirt'te çığır açan Alpaslan'ın torunu TÜRK'ÜM BEN


Üç hilalli bayrağımı Bizans surlarına diken Ulubatlı Hasan'ın torunu TÜRK'ÜM BEN! Sakarya'da Çanakkale'de Dumlupınar’da Bütün Anadolu’da destan yazan Cumhuriyetin ışığı Mustafa Kemalin torunu TÜRK'ÜM BEN!

 

Kanım Türk, soyum Türk, dünüm Türk, bugünüm Türk, yarınım Türk, ruhum Türk, duruşum Türk, bakışım Türk, Türk oğlu Türk’üm Ben. Saraylarda süremem Dağlarda sürdüğümü. Bin cihana değişmem Şu öksüz Türklüğümü...

 

Kaldıkça bu topraklarda mührü Türk, silmek yürek ister liderin ismi başbuğ Atatürk! Türk olmak; Çine karşı Kürşat, Roma’ya karşı Atilla, yedi düvele karşı ATATÜRK olmaktır.

 

Siz Yüreklere yazılmış, Bengü taşa kazınmış, nakış nakış çizilmiş Türkün adını mı sileceksiniz.

 

Göktürklerden Uygurlardan, Avşarlardan Kayılardan, Semerkant’tan, Kaşkarlardan, Türkün adını mı sileceksiniz.

 

Oyalardan, nakışlardan, Bozkurt gibi bakışlardan, yaylalardan yokuşlardan, Türkün adını mı sileceksiniz.

 

Son yıllarda TÜRKÇE olan dilimizi de yok sayarak “Tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet” diyorsunuz. Biz de soruyoruz, o tek milletin adı yok mu? Neden adını koymuyorsunuz? Kimden çekiniyor, neden gocunuyorsunuz?

 

Tek Vatan; TÜRKİYE’dir, Tek Devlet; Türkiye Cumhuriyeti Devletidir, Tek Millet; Türk Milletidir, Tek Dil; Türkçedir, Tek Bayrak; Türk Bayrağıdır.

 

“Bayrakları Bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa Vatandır.” diyerek “DEVLET'imiz var olsun. Tanrı Türkü korusun. Varlığımız Türk varlığına armağan olsun.” diyerek sözlerimi; hayatının özetini mezar taşına “Her şeye kadir olan Allah'a and olsun ki emperyalizme köle olmayacağız.” yazdırarak özetleyen büyük dava adamı Aliya İzzetbegoviç’in şu sözüyle bitirmek istiyorum: “Şimdi gökyüzünün altındaki yerimizi alma zamanı.”

 

AND İÇİYORUZ; ANDIMIZI OKUTMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ! Son nefer son nefese kadar Ezelden Ahire Ne mutlu Türküm diyene.

 

Türk Eğitim Sen ve Türkiye Kamu Sen Osmaniye İl Başkanı

Ahmet KANDEMİR


Ne diyor çocuklarımız:

 

Türküm, 

doğruyum, 

çalışkanım,

İlkem:

küçüklerimi korumak,

büyüklerimi saymak,

yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!

CUMHURİYET MEYDANINDAN ANDIMIZI HAYKIRDIK

AND İÇİYORUZ; ANDIMIZI OKUTMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ! FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ




Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorinin Diğer Haberleri