Şehid Ve Şehadet: Şehid; yada şahid (hazır) manasında olup , yüce Allah katında hazır bir şekilde diri olduğundan dolayı, yani bizzat kendisi bir takım nimet ve ihsanlara şahit olduğu için şehid denmiştir. Yada, meşhut (kendisine şahidlik edilen) manasındadır ki, ölümü anında bir takım rahmet melekleri hazır olup, şahid oldukları ve ahiredde de şahid olacakları için şehid denilmiştir. Veya ayet-i kerimede şehidin cennetlik olduğuna şehadet edildiği için şehid denilmiştir , şüheda şehidler demektir. Şehid müşrikler tarafından öldürülen yada savaş meydanında vücudunda bir iz bulunduğu halde ölü bulunan veyahut Müslümanlar tarafından zülmen öldürülen kimselerdir. Diğer bir tarifte ise zulmen (haksız yere) öldürülen Müslüman'a Şehid denir. Allah yolunda öldürülen şehidlerin "cennet ehli" oldukları kat'i nass'la sabittir. Şehidin kanı günahlarına kefarettir. Nasıl olmasın ki, O; yeryüzünde Allah'u teala (c.c.)'nın hükümlerinin galip olması için canını ortaya koymuş , bu uğurda hiçbir şeyden korkmamıştır.
Şehid; ruhlar alemindeki "ahdü misak" (ezeldeki söz)'e sadık olandır. Çünkü bu sözde;o, yalnızca Allah'u Teala'ya inanacağına, emrettiklerini yapacağına ve nehyettiklerinden kaçınacağına dair ahid vermiştir.
Şehid; Dinimizde fevkalâde yüce bir mertebedir. Allah yolunda hayatını feda eden kimseye şehid denir. Böylelerine şehid denmesi ya cennete gideceklerine şehâdet edildiği, yahut vefat anında bir kısım rahmet meleklerinin hazır bulunduğu, yahut da kendisi, Cenab-ı Hakk'ın huzurunda olduğu halde rızıklandırılacağı içindir. Bu hususlarda rivayetler mevcuttur. Söylenenlerden de anlaşılacagi üzre şehid, lugat olarak şâhid yani hazır bulunan mânasına gelir. Kur'ân-i Kerim, şehidlerin makamının yüceliğini, mükerrer âyetlerde belirtir, "onların diger ölüler gibi olmayıp diri olduklarını" haber verir ve onlara "ölü!" demememizi emreder (Bakara 154). Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) da, cennette, sâdece şehidlerin tekrar yeryüzüne geri dönüp, bir kere daha şehid olmayı temenni edeceklerini söyler, kendisi de, peygamberlik gibi yüce bir mertebeye sahip olmasına rağmen tekrar tekrar yeryüzüne gelip şehid olmayı temenni eder.
Şehidlerin diri oluşundan maksad dünyadaki dirilik gibi değildir. Çünkü, ruh bedenden ayrılmıştır . bu, mana alemine has başka bir diriliktir.Allah'ın latif sıfatından akıp gelen rızklar onların ruhuna arz edilir. Onun için her an huzur ve rahat içindedirler.
Allah'u Teala (C.C)'nın tekliflerinin tamamı ;imtihan esasına dayanır. Kelime-i şehadet getiren ve yalnızca Allah'u Teala'ya teslim olan her mükellef; gerektiğinde malını ve canını islam dini için verebilmelidir. Esasen "kurban" verilmeden hiç bir dava kazanılmaz. Toprak ;şehidlerin kanıyla sulanmış ve şehidleri bagrına basmıştır.
Fakihler, şehidi üç çeşide ayırır:
1 -Hem dünya hem de âhiret itibârıyle şehid olanlar.
2 -Sadece dünya ahkâmı itibârıyle şehid olanlar.
3 -Sadece âhiret ahkâmı itibâriyle şehid olanlar.
1-Birinci grup şehid, mukellef ve tâhir oldugu halde kendisine vaki bir tecâvüzle haksız olarak zulmen öldürülen ve bundan dolayı vârislerine bir mal verilmesi lâzım gelmeyen herhangi bir Müslümandır. Gayr-i müslimlerle veya yol kesicilerle harp neticesinde öldürülen ve ölüm sırasında cünüp olmayan âkıl, bâlig bir Müslüman böyle bir şehiddir. Harp sahâsında gözünden kan gelmiş olmak gibi, üzerinde, öldürülme alãmeti olduğu halde ölü bulunan bir Müslüman askeri de boyle bir şehiddir. Keza, malını, ırzını, nefsini, sair Müslümanlar'ı veya Müslümanların himayesindeki gayr-i müslimleri (zımmileri) müdafaa ederken yaralayıcı bir âletle haksız yere derhal öldürülmüş bulunan mükellef tàhir bir Müslüman da böyle bir şehiddir.
Bu kısım şehidler, şehâdetin zâhiri ye batıni şartlarını hâiz hakiki şehiddirler. Bunlardan herbirine şehid-i hükmi denir. İmam-i Azam'a göre bunlar, yıkanılmaksızın, sâdece namazları kılınarak defnedilirler. Elbiseleri de çıkarılmaz ve kefenlenmezler. üzerindeki silahları, kefen için gerekli miktardan ziyade olan kaput, palto gibi fazla elbiseleri alınır, eksikse bir şeyler ilàvesiyle tamamlanır. Diğer üç imama göre böyle bir şehide namaz da kılınmaz.
2- Kalbinde nifak bulunduğu halde zâhiren Müslüman görünüp, cephede Müslümanların safında savaşırken düşman tarafından öldürülen herhangi bir şahıs dünya ahkamı itibâriyle hükmen şehid addedilir. Birincide olduğu üzere kendisine aynı şehid muamelesi yapılır. Ancak âhiret ahkamıyla şehid sayılmaz.
3- üçüncü gruba, şehid-i kamilde aranan dünyevi şartlardan bazları eksik olup, vefatı âhiret ahkamı itibâriyle şehadet sayılan herhangi bir Müslümandır. Meselâ hata yoluyla öldürülüp vârislerine diyet ödenen Müslüman, âhiret itibariyle şehid sayılsa da, dünya ahkâmıyla şehid sayılmaz. Binaenaleyh yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır. Keza meşru şekilde savaşırken, aldığı yaranın te'siriyle hemen ölmeyip ilaç aldıktan, yiyip içip, konuştuktan veya üzerinden bir namaz vakti geçtikten sonra ölen kimse de bu gruba girer. Keza suda bogulan, ateşe yanan, bina altlarında kalan, veba, tâun, ishal, sıtma zatülcenp hastalıklarından biri ile veya akrep sokması ile, nifas halinde veya gurbet ilinde veya ilim yolunda veya cuma gecesinde vefat eden bir Müslüman şehiddir. Keza sevabını Allah'tan bekleyen bir müezzinin doğru muameleli bir Müslüman tâcirin, âilesinin nafakasının meşru yoldan kazanma neticesinde ölen herhangi bir Müslümanın vefatı da hep bu gruba girer. Bütün bunlara âhiret ahkâmı itibârıyle şehid denir. Bunlar diyanetleri tam idiyseler ahiret itibârıyle hakiki şehid olurlar, ancak kendilerine dunya ahkamı itibariyle şehid muamelesi yapılmaz. Diğer Müslümanlara yapılan mutad muâmele yapılır.
Fadale ibnu Ubeyd anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'ı dinledim, "Hz. Peygamber'den işittim" diyerek şu hadisi rivayet etti:
"Dört çeşit şehid vardır:
1. İmanı kavi mü'min kişi düşmanla karşılaşır, öldürülünceye kadar Allah'a sadık kalır.işte bu kıyamet günü, insanların gıbta ile gözlerini kaldırıp bakacakları gerçek şehiddir. Bunu yaparken başını kaldırır ve kalansuvesi (başa giyilen şey) yere düşer. (Fadâle der ki:) "Bu, Hz. Ömer'in kalansuvesi mi idi, yoksa Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in kalansuvesi mi idi anlıyamadım."
2. İmanı sağlam (ancak önceki kadar şecaat sahibi olmayan) bir mü'min düşmanla karşılaşır. Korkudan vücudu talh (büyükçe bir ağaç) ağacının dikeni batmış gibi titrer. Bu sırada gelen serseri bir ok darbesiyle hayatını
kaybeder. Bu, ikinci derecede bir Şehiddir.
3. İyi amelle kötü ameli karıştırmış mü'min kişi, düşmanla karşılaşır. Bu karşılaşma esnasında (sabır ye şecâatte, şehidliğin mükâfaatini beklemekte) Allah'a sâdık kalir. Öldürülünce bu üçüncü mertebede bir şehid olur.
4. Günahkâr bir mü'min düşmanla karşılaşır, ölünceye kadar Allah'a sâdık kalır. Bu da dördüncü derecede bir şehid olur."
Ayet-i kerimeler
1- " Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız." Bakara suresi 157. ayet-i kerime
2- "gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz." Ali imran suresi 139. ayet-i kerime
3- "müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehidliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde sözlerini değiştirmişlerdir." Ahzap suresi 23. ayet-i kerime
4- " Allah müminlerden, mallarını ve canlarını , kendilerine (verilebilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürülürler, ölürler. (bu), Tevrat'ta, İncil'de ve kur'anda Allah üzerine hak vaadidir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde o'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır. " tevbe suresi 111. ayet-i kerime
5- "andolsun ki ölseniz de öldürülseniz de muhakkak ki hepiniz Allah katında toplanacaksınız" ali imran suresi 158. ayet-i kerime
6- "allah yolunda hicret edenlere, sonra öldürülen ve ya ölenlere allah elbette güzel bir rızk verecektir. Rızk verenlerin en hayırlısı Allah'tır." Hacc suresi 58. ayet-i kerime
7- " Allah kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz. Onları doğru yola eriştir. Durumlarını düzeltir. Onları kendilerine anlattığı cennetine koyar. " muhammed suresi 4.5.6. ayet-i kerime
8- "Allah iman edenleri muhakkak savunur. Çünkü Allah hainleri ve nankörleri hiç sevmez.
Kendilerine karşı harp ilan olunduğu için zulme uğrayanlara, harp etmek için izin verildi. Allah, müminlere zafer vermeye elbette kadirdir.
Onlar, sadece: "rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarıldılar.
Eğer Allah insanların bazısını bazılarıyla defetmeseydi, içlerinde allah'ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler çoktan yıkılırdı.
Allah, kendi dinine yardım edeni elbette muzaffer kılacaktır. Allah gerçekten çok kuvvetli ve çok güçlüdür." Hacc suresi 38.39.40. ayet-i kerime
9- "müminlerden, özür sahibi olanlar dışında , oturanlarla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah malları ve canları ile cihad edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vaad etmiştir; ama mücahitleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
Kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet vermiştir.Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." Nisa suresi 95.96. ayet-i kerime
10- "ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin kİ) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (bunlar) Allah yolunda cihat ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın,dilediğine verdiği lütfüdür. Allah'ın lütfü ve ilmi geniştir." maide suresi 54. ayet-i kerime
11- "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah'ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkasından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder, korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duyurmaktadırlar.
onlar Allah'tan gelen nimet ve keremin; Allah'ın; müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.
Yara aldıktan sonra yine Allah'ın ve peygamberin çağrısına uyanlar (özellikle) bunların içlerinden iyilik yapanlar ve takva sahibi olanlar için büyük bir mükafat vardır. Al-i imran suresi 169.170.171.172. ayet-i kerime
12- "o halde dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz." Nisa suresi 74. ayet-i kerime
13- " bunun üzerine Rableri onların dualarını kabul etti.(dedi ki) ben,erkek olsun kadın olsun, ki hep birbirinizdensiniz. İçinizden çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki; hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar çarpıştılar ve öldürüldüler, and olsun bende onların kötülüklerini örteceğim ve onların altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükafat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli o'nun katındadır." Al-i imran suresi 174. ayet-i kerime
14- " kim Allah'a ve Resül'e itaat ederse işte onlar,Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!
Bu lütuf Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter." Nisa suresi 69.70. ayet-i kerime
15- "Eğer Allah yolunda öldürülenler yada ölürseniz, şunu bilin ki Allah'ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır."
Al-i imran suresi 157. ayet-i kerime
16- "Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız." Al-i imran suresi 142. ayet-i kerime
Hadisi şerifler
1- "Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehid öyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder. "
Resullullah (aleyhissalatu vesselam).
2- Cenab-ı hakk'la hz hamza ve mus'ab ibnu umeyr (radıyallahu anh) arasında aşağıdaki muhaverenin geçtiği belirtilir.
"- Bir arzunuz var mı?"
"- ruhlarımızı cesedlerimize geri koymanızı ve senin yolunda ikinci kere öldürülmemizi diliyoruz!"
Resullullah (aleyhissalatu vesselam). Babası uhudda şehid düşen hz. Cabir'e (radıyallahu anh) bir gün şöyle söyler:
"- allah babana ne söyledi haber vereyim mi? Dedi ki: "ey Abdullah dile benden istediğini vereyim." Baban şunu söyledi: "ey rabbim, bana yeniden hayat ver, senin yolunda ikinci kere öleyim." Allah ona: "benden daha evvel kesin karar çıkmış bulunuyor :"ölenler dünyaya artık dönmeyecekler!"
3- "Allah yolunda öldürülmem; bana bütün evlerde ve çadırda yaşayanların benim olmasından daha sevgilidir." Resullullah (aleyhissalatu vesselam).
4- Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam), rabbimizin risaletini getirmiştir. Birde bize bildirdi ki, bizden kim öldürülürse cennetlik olacaktır. Bu sebeple biz, ölümü, sizin hayatı sevdiğinizden daha çok seviyoruz." Hz.Muğire (radıyallahu anh)
5- Ebu katade (radıyallahu anh) anlatıyor. "bir adam sordu: "- ey Allah'ın resulü,allah yolunda öldürüldüğüm takdirde , bütün hatalarım örtülecek mi?" Resullullah (aleyhissalatu vesselam):
"evet, sen sabreder, mükafat bekler, geri kaçmadan ileri atılır vaziyette olduğun halde öldürülürsen!" diye cevap verdi.
Ve adamda oradan ayrıldı bir müddet sonra Resullullah "-az önce soru soran kimse nerede?" diye aratır.
Adam işte benim diye yanına gelince "-ne demiştin?" diye tekrar sordu
Adam soruyu tekrar ettikten sonra. Resullullah şunu söyler. "evet, (kul) borcu hariç, bütün günahların affedilecek zira Cebrail bu hususu bana haber verdi!"
6- "Şehidin borç hariç bütün günahları affedilir" Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
7- Hz. peygamberin bedir savaşında askerlerine yaptığı konuşma, ibnu ishak'ın kaydettiği üzere:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zât-i Zülcelâl'e yemin ederim, bugün her kim, şu müşrikler1e sabrederek, Allah'ın sevabını umarak ve geri dönmeden hep ilerleyerek savaşır ve öldürülürse Allah onu mutlaka cennetine koyacaktır."
8- Müslim'in rivayetinde Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)"ın şöyle söylediğini de öğreniyoruz: "Haydi kalkın, genişliği semâvât ve arz olan cennete buyurun!"
Bunun üzerine Umeyr İbnu'l-Humâm atılarak:
"? Ey Allah'ın Resülu! Genişligi semâvât ve arz olan cennet mi?" der. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın "Evet"i üzerine: "Vay! Vay!" çeker. Resulululah: "Niye vay! vay! dedin?" diye sorunca:
"? Cennetlik olmayı arzu ettim de onun için boyle söyledim, Ey Allah'ın Resulü!" der.
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Sen cennetliksin!" müjdesini verir.
Umeyr, hurmasını çıkararak yemeye başlar. Sonra: "Ben bu hurmaları tüketinceye kadar yaşayacak olursam bu uzun bir hayat olacak, cennete girmekte gecikeceğim!" der. Yanındaki bütün hurmaları yere atar, sonra ölünceye kadar savaşmak üzere müşriklere saldırır ve şehid düşer. Bir rivayete göre Bedir Savaşı'nda ilk şehid düşen bu zattır (radıyallahu anh).
Hz. Berâ (radiyallahu anh) anlatıyor: "Zırh giyinmiş bir adam gelerek: "Ya Resulullah! Hemen savaşa mı katılayım, Müslüman mı olayım?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselâm):
"? Müslüman ol, sonra savaşa katıl!"dedi. Adam Müslüman oldu, savaşa katıldı ye öldürüldü. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun hakkında:
"? Az bir amelde bulundu fakat çok şey kazandı"'buyurdu.
9- Ebu Hüreyre'den gelen sahih bir rivayette:
"Bana, bir kerecik olsun namaz kılmadan cennete giden bir zattan bahsettiler. Bu kimse Amr İbnu Sâbit imiş" demiştir.
İbnu Hacer, bu mevzu üzerine gelen ye bazi ihtilaflı noktalari bulunan rivâyetleri telif ederek sadedinde olduğumuz hadiste zikri geçen mübhem zâtin Amr İbnu Sâbit olduğunu, bunun -diğer rivayetlerde doğrudan savaşa katılmış gibi gösterilmiş olmasına ragmen- önce Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselâm)'ı görerek, ?belki de savaş meydanında- islâm'a girdiğini, sonra da hemen savaşa katılıp, hiç namaz kılma fırsatı bulmadan yaralanarak şehid düştüğünü belirtir. şârihimiz Nesâi'nin tahric ettiği bir rivayette gelen şu ibârenin de bu açiklamayi te'yid ettiğine dikkat çeker:
"Amr ibn Sâbit (radiyallahu anh), Resülullah (aleyhissalâtu yesselâm)'a sordu: "Ben müşriklere saldırıp mukâtele etsem ye bu esnâda öldürülsem namaz kılmamış olduğum halde bana bir faydası olacak mı?" Resulullah: "Evet olacak!" buyurdu."
10- "Şehidin ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap kadardır" Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
11- "sizden biriniz karınca ısırdığı zaman ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimsede ölüm acısını ancak o kadar duyar." Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
12- "..Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ediyorum ki; allah yolunda açılan her bir yara kıyamet gününde muhakkak yeni açıldıgı andaki şekli üzere gelecektir; rengi kan rengi fakat kokusu misk kokusudur." Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
13- "Rabbimiz, allah yolunda savaşan şu kimseye taaccüp etmiştir: Arkadaşları hezimete uğra(yıp kaçmış)tır. Ancak o, (kaçmanın haram olduğunu düşünerek) kendisine düşen sorumluluğun idrakiyle geri dönerek öldürülünceye kadar düşmanla çarpışmıştır. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah, meleklere (iftiharla) şöyle der: "şu kuluma bakın, benim nezdimde olan mükafaatı ) düşünüp katımda olan ( cezadan ) korkarak geri döndü, öldürülünceye kadar savaştı." Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
14- Raşid ibnu sa'd, ashaba mensub birinden naklen anlatıyor : "bir zat resulullaha gelip : "ey allah'ın resulü, niye şehid dışında kalan müminler kabirde imtihan edilirler?" diye sordu.resulullah şu cevabı verdi: "şehidin ölüm anında tepesinin üstünde kılıç pırıltısını hissetmesi imtihan olarak ona kafidir."
15- "kim sıdk ile Allah'tan şehid olmayı taleb ederse allah onu şehidlerin derecesine ulaştırır, yatağında ölmüş bile olsa" Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
16- "kim Allah yolunda evinden ayrılır,sonrada öldürülür,yahut atı veya devesi ( yere yatıp) boynunu kırar veya bir zehirli sokar veya yatağında ölür ise, Allah'ın dilediği hangi musibetle ölmüş olursa olsun şehid olarak ölür" Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
17- Ebu davud'un rivayetine göre, " Resullullah (aleyhissalatu vesselam)'a: "ey allahın resulü, kim cennete gidecek?" diye sorulmuş , oda şu cevabı vermiştir. "peygamber cennetliktir,çocuk(ken ölen) cennetliktir, diri diri gömülen çocuk cennetliktir."
18- Abdü'l habir (radıyallahu anh) anlatıyor. Resullullah (aleyhissalatu vesselam)â ümmü halid adında bir kadın yüzü örtülü olduğu halda gelerek allah yolunda öldürülmüş olan oğlu hakkında sormak istedi. Ashab'tan biri kadına : "sen,yüzü örtülü olduğun halde gelip oğlundan mı soracaksın ?" dedi. Kadın: oğlumu kaybetti isem de hayamı kaybetmedim" dedi.
Resülullah (aleyhissalatu vesselam) kadına:
"-oğlun iki şehid mükafatı elde etmiştir!" dedi. Kadın:
"-bunun sebebi nedir, ey Allah'ın resulü?"
diye sorunca şu cevabı verdi:
"-çünkü onu Ehl-i Kitap öldürdü!"
19- "Allah Teala hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında: "bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir. Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
20- "yeryüzü şehidlerin kanından kurumadan önce ,onu,hurilerden iki karısı , emzikli yavrularını çöl bir arazide kaybedip aniden bulan anne heyecanıyla , her birinin elinde dünya ve içindekilerden daha değerli birer takım elbise olduğu halde karşılarlar" Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
21- "gurbette ölmek şehidliktir" Resullullah (aleyhissalatu vesselam)
22- Hz cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "babam uhud günü şehid oldu. Yüzünü açıp ağlamaya başladım . bana mani oldular. Ancak Resullullah (aleyhissalatu vesselam) mani olmuyordu. Fatıma bintu amr ibni haram ona ağlamaya başladı. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam:
" ona ağlasan da ağlamasan da melekler onu, siz (cenazesini) kaldırıncaya kadar, kanatlarıyla gölgelemektedirler buyurdular"
23- Hz. Ebu Hüreyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sordular:
"içinizden kime şehid dersiniz?"
"Ey Allah'ın Resulü, dediler, Allah yolunda öldürülen şehiddir."
"öyleyse, dedi, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), ümmetimin şehidleri azdır."
"Peki, dediler, daha kimler şehiddir, Ey Allah'ın Resulu?"
"Allah yolunda öldürülen şehiddir. Allah yolunda ölen şehiddir. Tâunda ölen şehiddir. Karnı sebebiyle ölen şehiddir, boğularak ölen şehiddir."
24- "şu beş kişi şehiddir : taundan ölen , karın hastalığından ölen boğularak ölen, yıkıntı altında ölen Allah yolunda şehid olan" Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
25- "kim malını müdafaa sırasında öldürülürse şehiddir. Kim kanını müdafaa sırasında öldürülürse şehiddir. Kim dinini müdafaa sırasında öldürülürse şehiddir . kim ailesini müdafaa sırasında öldürülürse şehiddir.kim ailesini müdafaa sırasında öldürülürse o da şehiddir." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
26- "şüphesiz ki cennetinkapıları kılıçların gölgesi altındadır." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
27- "..kim allah'ın kelimesi en yüksek olsun diye cihat ederse, onun cihadı allah yolundadır." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
28- "...sabahleyin veya akşamleyin herhangi bir zamanda allah yolunda (cihad için) bir kere yürüyüş, hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
29- "..garb ahalisi kıyamet kopuncaya kadar hak üzerinde galip ve muzaffer olmakta devam edeceklerdir." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
30- "..ümmetimden bir taife Allah'ın emirlerini yerine getirmekte devam edeceklerdir. Onlara yardımdan çekinenler, yahut onlara muhalefet edenler bu taifeye asla zarar veremeyecek, Allah'ın (kıyamet) emri gelinceye kadar bu mutlu taifenin fertleri insanlara karşı böyle galip ve muzaffer halde kalacaklardır." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
31- "....rabb olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı, peygamber olarak da Muhammed'i kabul ve tasdik edene cennet vacip olmuştur
-ve diğer bir şey daha var ki kul onun sayesinde cennette yüz derece yükseltilir: bu derecelerden her iki derecenin arası da gök ile yer arası kadardır." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
32- "?onları kanları ile gömünüz. Çünkü allah yolunda yaralanan kimse muhakkak ki, kıyamat gününde yaraları kanayarak gelir. Onun rengi kan renginde ve kokusu misk gibidir." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
33- -ümmetime meşakkat etmeme sebeb olmayacağını bilseydim,hiçbir
savaş müfrezesinin arkasında kalmazdım. Andolsun ki, Allah yolunda öldürülüp
dirilmeyi, sonra yine öldürülüp dirilmeyi çok isterdim." Resülullah
(aleyhissalâtu vesselâm)