"Öğretmenin itibarı benim itibarımdır. " diyen Ziya öğretmeni göreve davet ediyorum zira "Öğretmenin itibarı MEB'in namusudur! "
Öğretmene olan saygı ve sevginin azalmasının payı elbette çok büyüktür. İlk emri OKU olan bir dinin mensupları olarak "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" diyen, "Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır." diyen bir medeniyetten Osman Beyin Şeyh Edebali'ye, Yıldırım'ın Eyüp Sultan'a, Fatih'in Ak Şemseddin'e ve Yavuz'un Hasan Can'a duyduğu saygıdan bu noktaya nasıl geldiğimiz tartışılmalıdır.
Peki nasıl geldik; Eski Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN; "Bir öğretmenin en düşük olanı 1624 lira alıyor. Ne karşılığı alıyor? Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. 40 saat için bu rakamın altında alanlar da var. Öğretmen ek ders verirse, bunun üstünde alıyor. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili ise 20 gün. Şimdi soruyorum; bu haksızlık değil mi?” demiştir.
Eski Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN; 2012 yılında; "Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun (KPSS), hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın. Önüne niye engel koyuyorsun? İnşallah biz hükümetimizi kurduğumuzda, bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz." demiştir. Fakat 2002 de biz iktidara geldiğimizde atanmayan öğretmen kalmayacak öğretmen sınava girmeden kura çekip okuluna gidecek diyenler, 2002 de 72 bin olan atanmayan öğretmen sayısını 17 yılda 700 bine çıkartmışlar. Tabiki sınav sayısını da katlayarak ardına mülakat saklayarak öğretmenleri ücretli sözleşmeli diye köle yaptılar. Atanmayan öğretmenleri öğrencileri ile buluşturmayanlar utansın.
"Eski Milli Eğitim bakanı Ömer DİNÇER; "Öğretmen kendine başka iş bulsun" demiştir.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ; "Ömer DiNÇER öğretmenlere şahsiyet kazandırmaya çalışıyor" demiştir.
Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi Eski Başkanı Prof Dr. Ziya SELÇUK; "Üniversiteler otuz yıldır iyi öğretmen yetiştiremiyor." Demiştir.
AKP Grup Başkan Vekili Mustafa ELİTAŞ; "Öğretmen 1800 TL. Alıyormuş ne iş yapıyorlar. Daha ne verelim. Git git gel Beğenmeyen başka iş yapsın" demiştir.
Eski Milli Eğitim bakanı Ömer DİNÇER; 'O zaman siz gidin ücretli öğretmenlik yapın. Biz de hayvan yetiştiricisini öğretmen yapmayalım." "Eğer siz öğretmenlik yeterliliğine sahip olsaydınız zaten o 40 bin kişinin içerisinde olurdunuz, karşımda değil." "Ben öğretmen olmak isteyenleri, Eminönü'ndeki caminin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın. Özelde şansını deneyen öğretmenleri ise kendi yiyeceğini arayan dağ güvercinine benzetiyorum." demiştir.
Katıldığı bir basın toplantısında eğitim giderleri ve öğretmenlerin
maaşlarına ilişkin konuşan Milli Eğitim Bakanı Ziya Seçuk, "Eğitimde
asıl yük öğretmenin maaşıyla ilgilidir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın
bütçesine bakarsanız, yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu
görürsünüz. Neye göre; personel maaşına göre... Bu tüm okullar için
böyledir. Yani asıl yük kira varsa kirada ve öğretmen maaşındadır. Geri
kalan yük vergi yüküdür ve elektrik su parasıdır. Eğer vergi yükü devam
ederse, eğer maaş devam ederse büyük ihtimal bizim masraflarımızda büyük
bir azalma olmaz." demiştir.
Gelen eleştiriler üzerine ise "Öğretmenin itibarı benim itibarımdır. Öğretmenlerin
ekonomik ve özlük haklarının geliştirilmesi gerektiği bir konuşmanın içinde bu
ifadelere eleştiri gelmesine şaşırdım. Öğretmenlerin bu konuda kalpleri kırıldıysa
bir kahve içerek gönüllerini alırım. Ziya hocayı bu konuda eleştirmeyin. Ben
öğretmenin
itibarının benim itibarım olduğunu söylüyorum. Toplumda
öğretmenin itibarını
arttırmalıyız. Bu süreçte ben
öğretmenlerimize hep teşekkür ettim. Bu sözlerimden
dolayı ben
öğretmenlerimin gönlünü alırım"
ifadelerini kullanmıştır.
Şeklinde siyasilerce öğretmenlerin çok maaş alıp, az çalışıyor algısının yaratılması, itibarsızlaştırılması öğretmeni savunmasız hale getirmektedir.
Öğretmeni itibarsızlaştıran, saygınlığını ortadan kaldıran bu anlayış bir an önce değiştirilerek öğretmene gereken değer verilmeli ve öğretmen sahipsiz bırakılmamalıdır.
Dün, canından parçasını yani evladını okula getirirken “Eti senin kemiği benim” teslimiyetiyle ve muteber bir tutumla öğretmene yaklaşan bu toplum, ne zaman ve nasıl bu duruma gelmiştir?
Çıkarılan disiplin yönetmelikleri okullardaki disiplini alt, üst etmiş. Öğretmen ders işleyemez duruma gelmiş. Öğrenciyi uyarmak bile şiddet kabul edilmiştir. Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın “Sağlık çalışanlarına yapılmış saldırıyı, kendime yapılmış sayarım.” demesine rağmen, Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in; “Veliyi üzeni, ben üzerim!'' açıklaması ve serbest kıyafet konusunda düşüncelerini sorduğu öğrencinin "Müdürler izin vermiyor" demesi üzerine, "Müdürler ne oluyor. Ben sizin yanınızdayım. Sizin tarafınızı tutuyorum. Saçı sebebiyle öğrenciyi geri çeviren okul müdürüne, 'bakanımız da onun saçını kesecekmiş' de" demesi, arıdan serbest kıyafet uygulaması bardağı taşıran son damla olmuştur. Bizzat bakanlıkça öğretmen ve okul yöneticisi şikâyet hattı Alo 147 kurulmuştur. Başarılı öğrenciye ödül olarak bilgisayar vermek yerine cep telefonu hediye eden bir bakan ve başarılı öğrenciye çeyrek altın veren yerel yöneticilerle yanlış güdüleme yapılarak bugünlere gelinmiştir.
Dün öğretmenlerin kral olduğu dönemde öğrenci olanlar bugün öğrencilerin kral olduğu dönemde öğretmenlik yapmaktadırlar.
Biz öğretmenler, öğrencilerimiz için varız. En büyük sevinç ve gurur kaynağımız, öğrencilerimizin başarı ve mutluluğudur. Münferit hadiseler üzerinden öğrencilerimize karşı duyduğumuz sevgi ve sahiplenme hissiyatımızdan kimse şüphe etmesin. Çocuklarınız, çocuklarımızdır. Onları daha güzel bir geleceğe hazırlamak için en az sizler kadar istekli olduğumuzu bilmenizi istiyoruz. Takdir edersiniz ki, eğitim, okul, aile ve çevre ile bütün olarak yürütülen bir süreçtir. Sizden tek arzumuz; öğrencilerimizle aramızda oluşturduğumuz sevgi ve saygıya dayalı beraberliğimize katkı sağlamanızdır.
Terörde kör kurşuna şehit verdiğimiz Aybüke Yalçın, kahbe pusularda şehit verdiğimiz Necmettin Yalçın, ailecek akşam yemeğini yerken şehit verdiğimiz hemşerimiz Yasemin Tekin ve 3 yaşındaki kızı Betül Tekin ve eşi Bayram Tekin, ardından kahbe kurşunlara şehit verdiğimiz hemşerilerimiz Orhan Gök, Mehmet Ali Durak ve Halis Şişman öğretmenlerimizi ve teröre şehit verdiğimiz onlarca öğretmenimizi rahmetle anıyoruz. Unutmayalım; öğretmen sahip çıkmak geleceğimize sahip çıkmaktır.
"Öğretmenin itibarı benim itibarımdır. " diyen Ziya öğretmeni göreve davet ediyorum zira "Öğretmenin itibarı MEB'in namusudur! "
Ahmet KANDEMİR